Görme Engelinde Erken Eğitimin Gücü: Bebeğimize Dokunarak Nasıl Destek Oluruz?

Görme duyusu, insan gelişiminde çevresel bilgilerin büyük bir kısmının beyne iletilmesini sağlayan temel kanallardan biridir. Bebeklik döneminde öğrenme süreçleri, büyük oranda görsel uyaranların taklidi ve gözlemi üzerine kuruludur. Ancak görme yetersizliği ile dünyaya gelen veya erken dönemde görme kaybı yaşayan bebekler için bu doğal bilgi akışı kesintiye uğrar ve erken eğitim önem kazanır.

Görme rehabilitasyonu uygulamalarında çocuk ile erişkin arasındaki en önemli fark çocukluğun yeni doğan döneminden başlayarak dinamik bir süreç olması ve bağımsız bir birey olabilmesi için çocuğun kendine en uygun eğitimi alması zorunluluğudur (Baykan, tarih yok). Bu noktada erken eğitim programları, çocuğun gelişimsel basamakları akranlarıyla eş zamanlı tırmanabilmesi için hayati bir önem taşır (Warren, 1994). Görme duyusunun eksikliğinde, “dokunma” duyusu, dünyayı algılamanın ve zihinsel şemaları oluşturmanın birincil aracı haline gelir.

Erken Eğitimin Önemi

Erken eğitimin önemli olmasının öncelikli nedeni beyin plastisitesinin 0-2 yaş arasında en yüksek seviyede olmasıdır. Erken eğitimin amacı görme engelli çocuğun kendi ile barışık, özgüvenli bir birey olarak toplum içinde yer alabilmesini sağlamak, ailenin durumlarına adapte olmasını kolaylaştırmak ve çocukları ile ilgili tıbbi, sosyal ve eğitsel konularda bilgilendirmek ve yönlendirmektir (Baykan, tarih yok). Duyusal yoksunluk durumlarında beyin, mevcut diğer duyuları daha etkin kullanacak şekilde organize olma yeteneğine sahiptir. Araştırmalar, görme engelli bebeklere yaşamın ilk aylarında sunulan zenginleştirilmiş dokunsal ve işitsel uyaranların, bilişsel ve motor gelişimdeki olası gecikmeleri önlediğini göstermektedir (Hatton vd., 1997). Erken eğitim, aynı zamanda bebeğin vücut farkındalığı, nesne sürekliliği ve neden-sonuç ilişkisi kurma becerilerini kazanması için bir zorunluluktur.

Birincil Öğrenme Aracı Olarak Dokunma

Gören bir bebek için “bakmak” ne ise, görme engelli bir bebek için “dokunmak” odur. Ancak dokunma, görme gibi bütüncül bir duyu değildir; parçadan bütüne giden bir süreçtir. Bebek, nesnenin sertliğini, sıcaklığını, dokusunu ve ağırlığını hissederek zihninde o nesneye dair bir imge oluşturur (Ferrell, 2011).

Ebeveynlerin bu süreçte pasif bir gözlemci olmaktan çıkıp, “elleriyle gören” bir rehber olmaları gerekir. Çocuğun dokunma duyarlılığını geliştirmek için parmak uçlarıyla hissedeceği işler verilmelidir (Baykan, tarih yok). Ayrıca, bebekle kurulan tensel temas, güvenli bağlanmanın temelini atarken, aynı zamanda dış dünyanın tehditkâr değil, keşfedilmeye değer bir yer olduğu mesajını verir.

Ebeveynler İçin Uygulama

Görme engelli bir bebeğin dünyayı anlamlandırmasında ebeveynin rolü, nesneleri ve deneyimleri erişilebilir kılmaktır. Bu bağlamda dokunsal destek stratejileri literatürde şu başlıklarla desteklenmektedir:

  • Vücut Farkındalığı ve Keşif: Bebeğin kendi ellerini, ayaklarını ve yüzünü tanıması ilk adımdır. Ebeveynler, bebeğin ellerini farklı yüzeylere (yumuşak battaniye, tırtıklı oyuncak, soğuk metal kaşık vb.) dokundurarak duyusal bir kütüphane oluşturmalıdır. Bu sırada yapılan eylemin isimlendirilmesi, dil gelişimi ile kavramsal gelişimi eşleştirir (Rogow, 1988).
  • El Üstünde El (Hand-over-Hand) Tekniği: Geleneksel olarak ebeveynin elini bebeğin elinin üzerine koyması bilinse de, güncel yaklaşımlar ebeveynin elini bebeğin elinin altına koyarak rehberlik etmesini (Hand-under-Hand) önermektedir. Bu yöntem, bebeğe kontrol hissi verir ve istediği zaman elini çekme özgürlüğü tanıyarak kaygıyı azaltır (Miles, 2003; Ferrell, 2011).
  • Günlük Rutinlerin Eğitime Dönüştürülmesi: Beslenme, banyo ve giyinme gibi rutinler, zengin dokunsal deneyim fırsatları sunar. Ebeveyn, bu süreçlerde betimleyici bir dil kullanarak (“Şimdi sağ kolunu kazağın içine geçiriyoruz”) uzamsal algıyı desteklemelidir. Çünkü, Çocuğun çevresinde bulunan eşyaları iyi tanıyabilmesi için bu eşyaların özelliklerini ayrıntılı olarak anlatılması gerekir. Eğer, görsel uyaranların yerine işitsel ve dokunsal uyaranlar olacak olursa, gerilemeler önlenmiş olabilir. 

Sonuç

Görme engelli bebeklerin gelişim yolculuğunda dokunma duyusu, onları akranların gelişimine yaklaştıracak en güçlü araçtır. Erken eğitim, çocuğun potansiyelini gerçekleştirebilmesi için temel bir haktır. Yazıda da anlatıldığı üzere erken eğitimin temeli, çocuğun neyi nasıl gördüğünü, dinamik ortamlarda ki görmeyi nasıl kullandığını açıklayan işlevsel görme muayenesidir (Baykan, tarih yok). Erken eğitime ek olarak ailelerin bilinçli dokunuşları ve sağladıkları zenginleştirilmiş çevre, bebeğin bağımsız, özgüvenli ve dünyayla barışık bir birey olarak yetişmesinin anahtarıdır .

Kaynakça

Baykan, D. D. (tarih yok). Görme ve/-ya İlave Engelli Çocukta Erken Müdahale. Doç. Dr. Z. Nazan Baykan: http://nazanbaykan.com/erken-mudahale-ve-gorme/gorme-ve-ya-ilave-engelli-cocukda-erken-mudahale adresinden alındı

Ferrell, K. A. (2011). each Out and Teach: Helping Your Child Who Is Visually Impaired Learn and Grow. AFB Press.

Hatton, D. D. (1997). Developmental growth curves of preschool children with visual impairments. Child Development.

Miles, B. (2003). Talking the Language of the Hands to the Hands. National Center on Deaf-Blindness.

Rogow, S. (1988). Helping the Visually Impaired Child with Developmental Problems: Effective Practice in Home, School, and Community. Teachers College Press.

Warren, D. H. (1994). Blindness and Children: An Individual Differences Approach. Cambridge University Press.